30 Haziran 2009

Ölüm

Herkes başımda toplanmış
Bana bakıyorlar dikkatle
Ağzım oynamıyor ki sesim çıksın
Sanki karabasan bu
Vücudum kıpırdamıyor bile
Neden ağlıyor bu insanlar
İşe bak sen
Herkes birbirine sarılıyor
Sanki bayram geldi
Sahi bugün günlerden ne?
Çekilin başımdan sıkıldım
Işıkları kim söndürdü?
Neler oluyor burada?
Hey!
Çıkarın beni buradan.

Emre Türker

Picture: deviantart

Following (1998)

Türkçe Adı: Takip
Tür: Polisiye / Dram / Gizem / Gerilim
Yönetmen: Christopher Nolan
Süre: 69 dakika
Oyuncular: Jeremy Theobald, Alex Haw, Lucy Russell, John Nolan, Dick Bradsell, Gillian El-Kadi, Jennifer Angel, Nicolas Carlotti, Darren Ormandy, Guy Greenway, Tassos Stevens, Tristan Martin, Rebecca James, Paul Mason, David Bovill
Sokakta rastgele gördüğü insanları gün boyu izlemek, Bill (Jeremy Theobald) için tutku haline gelmişti. Seçtiği kişileri sadece bir kere izliyor, başka gün farklı kişilerle ilgileniyordu. Fakat bu kuralı bozdu ve aynı kişiyi ikinci kez izlemeye başladı.

Kafeteryada izlediği Cobb (Alex Haw), Bill’in yanına gelerek izlenimleriyle ilgili sorular sordu. Çünkü Bill gibi ilginç kişiliği olan Cobb, insanların evlerine gizlice girerek, onların ne düşündüğünü anlamaya çalışan bir hırsızdı. Artık ikisi birlikte hareket edeceklerdi.

Bill, sarışın bir kadınla (Lucy Russell) tanıştı. Bu kadın, diğerlerinden farklıydı. Onun evi soyulmuştu.

Christopher Nolan’ın yönetmenliğini yaptığı Following, düşük bütçeyle çekilmiş siyah-beyaz bir İngiliz filmidir. Karışık parçalar halinde izleyiciye sunulan gizemli bir polisiye. Parçaların yerine oturması için, ikinci kez izlenebilir.

Emre Türker

Picture: moviegoods

28 Haziran 2009

İçimizdeki Ada

Gözlerini açtığında, hiç bilmediği bir adada tek başınaydı. Kumsalın arka tarafı, palmiye ve muz ağaçlarıyla kaplı bir ormandı. Deniz ise suskundu. Suya ayaklarını soktuğu vakit, suskunluk kayboldu. Dalgalar küçük adımlarla yükselmeye ve kumsalı dövmeye başladı. Telaşla çıktı sudan, dalgalar da onun sudan çıkmasıyla birlikte kayboldu. Ne zaman ayaklarını suya soksa, su çalkalanmaya başlıyordu.

Rüya mıydı yaşananlar? Şimdi durup dururken bu ada da neyin nesiydi?

Gözlerini kapattı ve uyudu. Uyandığında, yine aynı noktadaydı. Sürekli beklemek, ona bir şey kazandırmıyordu.

Ormanın içine daldığında, yaprakların arasında parlayan keskin bir balta gördü. Onu alıp, ömrünü tamamlamış ağaçlardan birkaç tanesini kesti. Sarmaşıklara yöneldi. Sarmaşıkları ip olarak kullanacaktı.

Küçük bir mağara gördü. Mağara, kendini hazırlayana kadar kalacağı yer olacaktı. İçini çok fazla düzenlemedi, sadece kalacağı ve olası tehlikelerden korunacağı şekilde girişini kapattı. Çünkü orada fazla kalmaya niyeti yoktu.

Aylarca çalışması sonucunda, kendine dayanıklı bir sal hazırlamıştı. Öyle sıradan bir sal değildi. Dalgalar onu çok fazla etkileyemeyecek, devrilse bile hemen kendini toparlayabilecekti. Ayrıca hazırladığı düzenek sayesinde rahatlıkla balık yakalayabilecek, böylece aç kalmayacaktı. Salın bir özelliği de, yağmur sularını depoluyor olmasıydı.

Heyecanla salını suya indirdi. Dalgalar onunla birlikte hemen harekete geçtiler, fakat onu yıkmakta başarılı olamadılar.

Baltayı geride bırakmıştı. Çünkü balta, adada uyananlar için gerekli bir malzemeydi.

Azgın sularda günlerce ilerledi. Nihayetinde kara görünmüştü. Şehir, tüm karmaşasıyla onu bekliyordu ama o, hazırlıklıydı. Artık hiçbir dalga onu yıkamayacaktı.

Bazen, adada uyanırsınız. Çıkış noktası yoktur. İçerde kalmaya mecbursunuzdur. Bazıları bunu kabullenemez, bazıları ise özümser ve adasını süslemeye başlar. İçerde kalmak istemeyen, hazırlıklara başlar. Her türlü soruna karşı üretkendir. Ucu görünmeyen sular tehlikelidir ama kararlılık, görünmeyen noktaları somuta dönüştürebilir. Körü körüne cesaret, sizi suların derinliklerine çeker. İnsan, aklıyla düşünecek ve çıkış için planladığı yoldan gidecektir.

Hayat, cesaretinizi tokatlayan dalgalarla doludur. Dalgalardan korkan, adasında kalmaya mahkûmdur. Fakat hazırlıklı olan cesaretliler için, dalganın fazla yapabileceği bir şey yoktur. Yeter ki insan istemeyi bilsin.

Emre Türker

Picture: deviantart

License to Wed (2007)

Türkçe Adı: Çık Aramızdan
Tür: Komedi / Romantik
Yönetmen: Ken Kwapis
Süre: 91 dakika
Oyuncular: Robin Williams, Mandy Moore, John Krasinski, Eric Christian Olsen, Christine Taylor, Josh Flitter, DeRay Davis, Peter Strauss, Grace Zabriskie, Roxanne Hart, Mindy Kaling, Angela Kinsey, Rachael Haris, Brian Baumgartner, Jess Rosenthal
Ben Murphy (John Krasinski) ve Sadie Jones (Mandy Moore), tanışmalarının ardından kısa sürede birbirlerine aşık olurlar.

Sadie, anne ve babasının 30. yıl dönümü kutlamasına, sevgilisi Ben’i de davet eder. Ben, aynı gün aile fertleri içinde Sadie’ye evlenme teklifinde bulunacaktır.

Ben, evlilik için Karayip Adalarını düşünür. Fakat Sadie’nin hayalinde, aile kilisesi olan Saint Augustine Kilisesi’nde evlenmek vardır. Sadie’nin kararı baskın çıkınca, tarih belirlemek üzere kiliseden gün almaya giderler. Fakat kilisenin rahibi Frank (Robin Williams), ilginç biridir. Onlara düğün için gün verir ama düzenlediği evlilik hazırlık kurslarına katılmalarını şart koşar.

Evlilik hazırlık kursunu tamamlamak, Rahip Frank’ın varlığında hiç de kolay olmayacaktır.

Romantik komedinin içinde Robin Williams gibi bir usta oyuncuya yer verilince, izlemek daha keyifli oluyor. Güzel vakit geçirmek için uygun bir seçim olacaktır.

Emre Türker

Picture: impawards

27 Haziran 2009

Sevdiklerinize Sarılmak İçin Beklemeyin

Meyve tabağındaki renkli lezzetleri tadarken, gözlerim duvardaki saatte takılı kaldı. Akşam, vardiyasını geceye yeni devrediyordu.

Bilmem kaç sene önce, yine bu saatlerde çıkardım yola. Sırt çantamda ekmek arası atıştırmalık, birkaç kitap, dergi, kalem ve defterlerim vardı. Sanki okula gider havasındaydım ama gün ağarıncaya kadar işlerimin başında olacak, saatimi doldururken çevremde boş gözlerle ekranlara bakan insanları izleyecektim. Mola saatleri gülümseyerek, çalışma saatleri sessiz bir bekleyiş içinde geçecekti. Sonrasında, beni bekleyenlerin arasına geri dönecektim.

Kaç senemi harcamıştım saatimin akrep ve yelkovanı arasında. İki mükemmel insan vardı hayatımda. Onlar; sabah kahvaltısından önceki kaprislerime yenilmeyen, sıcak çayımı yudumlamam için oturacağım sandalyemi hazırlayan, sıkıldığım zaman terapi için karşılıksız hazırolda bekleyen, karşı çıkacağım öğütleri anlatmaktan bıkıp usanmayan, yanımda olmadıkları zaman yokluklarını hissettirmeyen, boşalan ceplerimi dolduran, kollarımı açtığımda sımsıkı saran, terk etmeyen ama terk ettiğimizde kapılarını hep açık bırakanlardı.

Şimdi uzaktalar…

Aynanın karşısına geçtiğimde, dolap aralarına sıkıştırdıkları eşyaların varlıklarını hissediyorum. Söylenmemesi gereken “öf” lerin acısını duyuyorum içimde. Yatak odasına gitmeden önce, sanki onlar oradaymışçasına adımlarımı küçültüyorum. Bilgisayarımdan çıkan tıkırtılardan sonra, yanıma gelip yatma vaktini hatırlatmalarını bekliyorum.

Yalnızlık güzel şey, daimi olmadıktan sonra…

Sevdiklerimiz yanımızdayken, onlara sarılabiliyorken, öpüp koklayabiliyorken değil de, bir şekilde uzaklaştıklarında anlıyoruz değerini.

Şimdi gözlerimi kapatmak istiyorum. Açtığımda o yıllara geri dönmeliyim. Zaman bu sefer bana tolerans tanısın. Olmaz mı?

Sizi karşılıksız sevenleri, geçici heveslerle değişmeyin. Çünkü zaman, bir kere bile olsa kimseye avans vermiyor. “Ben artık büyüdüm” havalarıyla evden uzaklaştığınızda, çok şeyler kaçırmış olabilirsiniz. Mutlu birliktelik fırsatı yakaladığınızda, öylesine doyasıya yaşayın ki, gözyaşları sadece özlem adına dökülsün, iç çekmek için değil.

Mutlu birliktelikleri hafızanıza kazıyın. Unutmak, dudakların dışa dönük gülümsemesini etkileyen kaslarda tembellik yapabilir.

Sevgili hayat, sıcacık bir ortam istiyorum. Acısı az, tatlısı bol olsun. Bekletme lütfen.

Emre Türker

Picture: deviantart

Ghost World (2001)

Tür: Komedi / Dram / Müzikal
Yönetmen: Terry Zwigoff
Süre: 111 dakika
Oyuncular: Thora Birch, Scarlett Johansson, Steve Buscemi, Brad Renfro, Illeana Douglas, Bob Balaban, Stacey Travis, Charles C. Stevenson Jr., Dave Sheridan, Tom McGowan, Debra Azar, Brian George, Pat Healy, Rini Bell, T.J. Thyne, Lauren Bowles
Enid (Thora Birch) ve Rebecca (Scarlett Johansson), çok iyi arkadaştır. Lise mezuniyetinin ardından iş bulup birlikte ev tutmayı karar verirler. Fakat Enid, derslerindeki başarısızlıktan dolayı yaz okuluna kalmıştır.

Enid, gerçek yaşamla dalga geçmektedir. Rebecca’nın tavırları ona uyumlu olmasına rağmen, biraz daha gerçekçidir. Birlikte vakit geçirmekten keyif alırlar ve başkalarının aralarına girmesinden pek hoşlanmazlar. Özellikle tuhaf davranışlar sergileyen içine kapanık insanları bulup izleyerek, onlarla iletişim kurmaya çalışırlar.

Bir gün, çevresiyle iletişim sorunu yaşayan Seymour (Steve Buscemi) dikkatlerini çeker. Gözlemleri sonucu kendine Seymour’u yakın gören Enid, onunla tanışarak birlikte daha fazla vakit geçirmeye başlayacaktır.

Hayata yeni adım atan genç bir kızın, umursamaz ve içe dönük dünyasını izleyiciye yansıtan film, standart tempoda ilerliyor. O yıllarda eleştirmenlerin övgüyle söz ettiği yapım, yine de herkesin ilgisini çekmeyecektir.

Emre Türker

Picture: impawards

Limit Sizsiniz

Yazar: Mümin Sekman
Alfa Yayınları

Birçok insan, özünde başarılı olduğu halde içindeki cevheri ortaya çıkarmakta biraz çekimser kalmaktadır. Toplum içinde yaşayan bireyler, farklı anlayışla hayatını devam eder. Başarılı olanlar da vardır, başarılı olanı izleyenler de. Kimileri hayalleri uğruna kendini feda eder, kimisi ağır ağır çıkar merdivenlerden, kimisi de yerinden memnun bir şekilde konumunu muhafaza etmeye çalışır.

Mümin Sekman, “hadi yapabilirsiniz” çığlıklarıyla kişileri canlandırmaya çalışan, başarılı hayat öykülerini toplayarak insanlarla paylaşan, hukukçu olduğu halde kariyerini kişisel gelişim yoluna adayan biridir.

Mümin Sekman, kendi kanatlarıyla uçmanın önemini vurgulayan güzel hikâyelerle kitabına başlıyor. Sonra bu hikâyeleri kişisel gelişim yolunda açarak ve kişilik tanımlarına da yer vererek, insanın yapabileceklerini sınıyor.

Kitabın sonlarına doğru çok fazla kullandığı “başarı” kelimesi, sanki biraz rahatsız edici. Ayrıca yazar, her anlamda kendi reklamını yapmaktan geri kalmıyor ki, bunu mücadele anlamında biraz gereklilik sayıyorum.

Kişisel gelişim’in Türkiye’deki öncülerinde olan Mümin Sekman’ın tercih edilmesindeki en büyük etken, konu bakımından halkın kavrayabileceği sade anlatımdan ve kurduğu düzgün cümlelerden kaynaklanmaktadır.

Emre Türker