Pers İmparatorluğuna Kadar Uzanan Geçmiş
Bayındır’ın tam olarak ne zaman kurulduğuyla ilgili net bulgular elde edilememiştir. Fakat kalıntılar ve dilden dile gelen anlatımlar, seyahatname ve tarihi eserlerden elde edilen bulgular, en azından Bayındır’ın tarihi geçmişi hakkında meraklılarını doyuracak niteliktedir. Pers İmparatorluğu’nun Efes'den Persepolis'e kadar uzanan ve ulaşımı kolaylaştırmak üzere düzenlenmiş Kral Yolu üzerinde bulunan Bayındır; M.Ö. 2000’lerde Hititler, 700’lerde Frigya ve Lidyalılar gibi birçok medeniyetin yerleşim bölgelerinden biri olmuştur. M.S. 300-400 yılları arasında Roma İmparatorluğu’nun himayesindeyken, imparatorluğun parçalanma belirtileriyle beraber 1084’de Selçuklular’a bırakılmıştır. Adını, 24 Oğuz Boyu’nun Üçok Kolu’na bağlı Bayındır Tümken Boyu’ndan aldığı biliniyor. O dönemlerde Oğuzlar, yerleştikleri bölgelere kendi boy adlarını koyarlarmış. Türkiye’deki Bayındır adında birçok yerleşim bölgesinin olması, bu yüzdendir. Bulunduklara yerlere boylarının adlarını vermeleri, aşiretlerin kaybolup dağılmaması sebebiyle olduğu düşünülmektedir.
Bayındır; Osmanlı döneminde, Orta Anadolu'yu Ege’ye bağlayan kervan yolu üzerinde bulunmaktadır. Aydın, Tire, Bayındır, Kemalpaşa ve Manisa istikametinden ilerleyen kervanlar, develerin ayakları yıkamak ve dinlendirmek üzere Ilıca kaplıcalarına uğrar ve burada bir müddet vakit geçirirlermiş.
Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde “Paşa Hası” olarak geçen Bayındır, şehzadeliği döneminde II. Selim’e, padişahlığın ardından damadı Sadık Paşa’ya 80 akçelik bir has olarak bağışlanmıştır. Şemsettin Sami’nin “Kâmus-ül Âlâm” adlı eserinde, Bayındır’da 28 cami ve 2 Hıristiyan okulu olduğu belirtilmiş, ancak Hıristiyan okulları bugünlere kadar ulaşamamıştır. Bu bilgiler, Kâtip Çelebi ve Alman tarihçi Philippson’un eserlerinde de yer almıştır.
Eskici Dede Türbesi
“Ben Kılıyom Evladım Namazımı”Eskici Dede Türbesi, Bayındır şehir merkezinde yer alan ve söylentileri herkes tarafından bilinen bir türbe. Anlatılanlara göre mezarlığın yeri ne değiştirilebilmiş, ne de kaldırılabilmiş. Yıkmaya çalışanlar olsa da, başarılı olamamışlar. Bu yüzden, halkın gözünde Eskici Dede’nin yeri çok büyüktür.
15.inci yüzyılda yaşamış Eskici dedenin hikâyesi ise şöyle: Eskici dede, Allah aşkıyla yanan ve eskicilik yaparak geçimini sağlayan bir evliyadır. Evinde sürekli Kur’an okur ve dua edermiş. Hatta dualarının kabul olduğu bilindiğinden, her türlü felaket anında çevre halkı başına toplanırmış. Fakat çevre halkının tek bir anlam veremediği bir şey varmış, o da Eskici Dede’nin camiye namaz kılmaya gelmemesi… Bunun üzerine o dönemin komutanı, askerini dedenin evine göndermiş. Eskici Dede kendisini camiye çağıran askere, “Ben kılıyom evladım namazımı” diyerek geri yollamış. Fakat şikâyetlerin çoğalması üzerine komutan, Eskici Dede’nin zorla camiye getirilmesini emretmiş. Görevli asker tekrar evliyanın yanına gidince, “Evladım ver bakayım elini” diyerek Eskici Dede askerin elini tutmuş. O an asker bir de ne görsün, Mekke’deler! Asker anlamış ki, Eskici Dede camiye gelmiyor ama namazlarını hep Kâbe’de kılıyor. Eskici Dede, “Bu sır aramızda kalsın, kimseye söyleme” diyerek, askere sıkı sıkı tembihlerde bulunmuş. Fakat asker geri döndüğünde komutanın ısrarlarına dayanamayarak “Bildiğiniz gibi değil komutanım, Eskici Dede her vakit namazlarını Kâbe’de kılıyor. Hatta ben buna bizzat şahit oldum” demiş ama der demez de ruhunu teslim etmiş. Tabi aynı zamanda Eskici Dede de hakkı rahmetine kavuşmuş. Her ikisi beraber, bugün türbenin bulunduğu yerde yan yana gömülüdür.
Bayındır’lı Hacı Sinan Ağa
Bayındır’ın adına uygun, hayat ve hava koşullarına göre bakımlı ve zengin olması, Kanuni Sultan Süleyman’ın has adamlarından biri olan, Türkmenlerden Sinan Ağa sayesindedir. Devlet görevinden emekliye ayrıldıktan sonra hacca giden Hacı Sinan Ağa, emekliliği ardından memleketine hizmette bulunmak istemiş. Topluca Cuma namazlarını kılabilmek için bir cami ve yanında da medrese inşa ettirmiş. Devamında bir medrese daha, yanında hamam ve bir de fırın derken, şehirde yapılanlar almış başını kalkınarak gitmiş. Bu nedenle Bayındır’ı Bayındır yapan kişi olarak da ün salan Hacı Sinan Ağa’ya yöre halkı çok şey borçludur.
Eskiden Bayındırlılar çok zenginmiş. Bu topraklar üzerinde, İstiklal Savaşı öncesinde Rumlar ve Yahudiler birlikte yaşarmış. Yahudiler kumaş ticaretiyle uğraşırken, Rumlar hububat ve incir ticaretini yürütürlermiş. Fakat onlar, bu üretimin içinde değil, ticaretinde aktif rol oynayarak, halkın emeğinden para kazanırlarmış. Fakat Yunanlıların Bayındır’ı işgali ardından, Rum ve Yahudi halkı birlikte yaşadığı halka ihanet ederek, aleyhlerinde propagandalar yürütmüşler. Bununla da kalmamış, Müslüman halka zulmetmeye başlamışlar. Türklerin Anadolu’da başlattığı İstiklal Savaşı’yla birlikte paniğe kapılan Rumlar, altınlarını evlerinin altına gömerek kaçmaya başlamışlar. İzmir’i yakıp yıktıkları gibi Bayındır’ı halkıyla birlikte yakma girişimleri sırasında, uzaktan gelen bir çoban ve koyunlarının kaldırdığı toz bulutunu, askerlerin akını zannederek, can havliyle kaçmaya başlamışlar. Daha sonradan onların evlerini satın alanlar, bu gömülü altınları keşfedip zengin olmuşlar. Tabi bu gömülü altın arayışları, zamanla çevredeki tarihi eserlere de zarar vermiş.
Asırlardır çeşitli yerlerden göç ederek büyüyen bölge halkı, yerleşim alanının coğrafi yapısı ve toprağın yaşamı canlı tutması sebebiyle, tarıma ilgi göstererek dengeli sanayileşme yoluna gitmiştir. Uzun süre çadırlarda yaşamını sürdürmüş Bayındır halkı, yıllarca geçimini hayvancılık, çiftçilik, demircilik ve kalaycılıktan elde etmiştir.
İzmir iline bağlı 31 ilçeden biri olan Bayındır, şehir merkezine 79 km uzaklıkta, Küçük Menderes Havzası’nda bulunuyor. Kuzey-güney doğrultusunda 16 km, doğu-batı doğrultusunda 25 km. boyunca 588 km2’lik yüzölçümüyle uzanan ilçe, İzmir yüzölçümünün % 4.91’ini kaplar. Doğusunda Ödemiş, güneyinde Tire, batısında Torbalı, kuzeyinde Kemalpaşa ve Manisa’nın Turgutlu ilçesiyle komşu olan Bayındır, Ege Denizi’ne dik uzanan Bozdağlar dizini üzerindeki (582m.) ve Basra (663 m.) tepelerinin güney yamaçlarına kurulmuştur. Küçük Menderes Ovası, tarım bölgesini oluşturmaktadır. Tarımsal faaliyetler, ziraat ve hayvancılık üzerinden yürütülmektedir.
İlçede göl, baraj ve gölet rezervuarları bulunmamasına rağmen, kendi suyunu karşılayabilmektedir. Tipik Akdeniz iklim kuşağındaki Bayındır, kış aylarında bol yağış alırken, yaz ayları kurak geçiyor. Yeraltı suları, tarım arazisinde sulama amaçlı olarak kullanılmaktadır. Sıcak bölgenin bunaltıcı havası, rüzgârlı yapısı sayesinde biraz olsun hafiflemektedir. Akdeniz kuşağına yakınlığı, bitki özelliğine de yansımıştır. Bu nedenle çevresi, ağaççık diye telaffuz edilen maki bitki örtüsüyle kaplıdır. Kış ayları çok sert geçmediği için, bitkiler kuraklığa dayanıklı ve bol ışık arayan çeşitlerden oluşur. Bayındır’ın İzmir’le arasında tren yolu bağlantısı bulunmaktadır.
Bayındır Halkı, kuşağının sağladığı avantajı, yani yılın büyük çoğunluğunda yüzünü esirgemeyen güneşin enerjisini iyi kullanıyor. Bunu, hemen her çatıya kurulmuş olan güneş panellerinden rahatlıkla görebilirsiniz.
Osmanlı’nın İlk Darphanesi Bayındır’da
Osmanlı İmparatorluğunun ilk darphanesi Bayındır bölgesinde kurulmuştur. Tarihte parayı ilk kullananlar, M.Ö. 7’inci yüzyılda yaşamış olan Lidyalılardı. Anadolu’nun batısında, Gediz ve Menderes ırmakları arasında kalan verimli topraklarda oturmuş Lidyalılar, kalıp içerisine yerleştirdikleri madenleri darp yöntemiyle şekillendirerek parayı elde edilmişlerdi. 15’inci yüzyılda Osmanlılar, para basımında Selçuklular ve İlhanlıların örneklerini izleyerek, kent ve maden yatakları yakınlarına darphaneler kurmuştur. Darphane adı, paranın darp yönetimiyle elde edilmesinden geliyor. Osmanlıların para bastığı ilk merkez olma özelliğine sahip Bayındır’da, bugün basılan para, dört bir yanını saran çiçekleri ve zeytinlikleridir.
Dağından Yağ, Ovasından Bal Akar
Evliya Çelebi’nin İzmir ve çevresini anlatırken kullandığı “Dağından Yağ, Ovasından Bal Akar” sözü, Bayındır’ı da kapsamaktadır. Sultan II. Abdülhamid tarafından yaptırılan ve Ödemiş’e kadar uzanan demiryolu üzerinde bulunan Bayındır, ulaşımda kendine göre avantaj sağlıyor. Tertemiz havasını derin bir nefesle içinize çektiğinizde, İzmir’in nemli, sıcak ve boğucu havasından tamamen farklılaştığını anlayabilirsiniz. Dağların yamaçlarına kurulan Bayındır, deprem kuşağında yer alan Ege Bölgesi’nde büyük bir zemin üstünlüğü sağlıyor.
Standart yükseklikteki evler görüş alanını kapatmadığından, Bayındır’ın tepelerini her yerden rahatlıkla görebilirsiniz. Ufak tefek nizami sıralanmış ağaççıklar, zeytinlikleri oluşturuyor. Aşağıda, demiryolunun bulunduğu ovalarında, bir zamanlar bol meyve veren tatlı mı tatlı incir ağaçları bulunurmuş. Bu incirin yüksek verimli olması, Bayındır incirine olan ilgiyi de arttırıyormuş. Fakat bir dönem para getirdiği için çiftçinin pamuk yetiştirmek üzere incir ağaçlarını telef etmesi, bol verimli bu müthiş incirliklerin kaybolmasına sebep olmuş. Artık incir ağaçları üretim boyutundan neredeyse çıkarak, kendi halkının yemelik olarak kullandığı meyveye dönüşmüş. Üstelik zenginlik hayali veren pamuk üretiminden para getirmediği için vazgeçildiğinden, olan yine güzelim incirliklere olmuş.
“Dağından Yağ, Ovasından Bal Akar” sözü, dağlarındaki zeytinliklerden elde edilen zeytinyağını, ovalarındaki incir ağaçlarından sızan bal sıvısını anlatmak için kullanılır.
Çiçeğin Kenti Bayındır
Bayındır yüzölçümünün %52’si, tarımsal arazi olarak kullanılmaktadır. İlçede şu anda bağcılıkla ilgili organik sulak alanların yer aldığı dere yataklarında çınar, kestane, söğüt gibi geniş yapraklı ağaçlar ve yüksek alanlarda çam ormanları yer almaktadır. Bayındır’ın başlıca geçim kaynağı olan; zeytin, kiraz, kestane, üzüm, mısır ve süs bitkileri, ilçenin sembolü konumundadır. Özellikle zeytinyağı, kiraz ve pamuk, aracı firmalar sayesinde ihraç edilmektedir. Bayındır ilçesinde, yaklaşık 250 adet küçük ve orta ölçekli işletme bulunuyor. Toplamda yıllık 35 milyon adeti bulan çiçekçilik sektöründeki saksı bitkisi üretimi, ilçe gelir kaynağının büyük çoğunluğunu oluşturmaktadır. Sektöre olan ilgi, ilçe nüfusunun giderek daha organize yapılaşmasına neden olmuştur. Kentleşmenin etkileri Bayındır merkezinde gittikçe belirginleşmektedir.
Halkın çiçeğe olan ilgisi ve sevgisi sayesinde, sektör gittikçe gelişmektedir. Artık ulusal düzeyden uluslararası boyuta açılan organize çalışmalar ve belediyeler başta olmak üzere birçok sektörle yapılan anlaşmalı sözleşmeler sayesinde, çiçekçilikle uğraşan yatırımcıların inancı gittikçe güçlenmektedir.
Çiçekçiliğin geçmişi, Osmanlı’ya kadar uzanıyor. Saraylara, medreselere ve hastanelere gönderdiği çiçekler nedeniyle Osmanlı’da Gülbahçe adıyla anılan Bayındır, bahçelerinde özel bir ilgiyle başladıkları çiçekçiliği gittikçe büyütmüşlerdir. Özellikle 1980’li yılların ardından ekonomik anlamda yatırımcısını doyurmaya başlayan çiçekçilik sektörü, il ve ilçelerdeki pazarlarda yerini almaya başladı. Bugün Bayındırlı üreticiler, yurdun birçok bölgesine bahçe, salon ve mevsimlik çiçekler göndermektedir. Anlaşmaları ve yöresel hedefleriyle dünyada isim yapmış Hollanda’ya rakip olma arzusunu taşıyan Bayındırlı halkın özverisi, bunu başarmaya çok yakın olduğunu göstermektedir. Çalışmaya olan inançları sayesinde festivaller düzenlemeye başlamış, 11 yıllık yöresel çaptaki çalışmalarını önce ulusal, en son olarak uluslararası boyuta taşımayı başarmıştır.
İZTO, EBSO, İESOB verilerine göre Bayındır’da; İzmir Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği’ne kayıtlı 14 firma faaliyet göstermektedir. İzmir Ticaret Odası’na kayıtlı 421 firmadan 418 tanesi yerli ve 3 tanesi yabancı sermayelidir. Ege Bölgesi Sanayi Odası’na kayıtlı 4 firma ile beraber ilçede faaliyet gösteren toplam firma sayısı 1.608’dir.
İlçenin esnaf ve sanatkârlar odasında kayıtlı esnaf sayısı 1.183’tür. İlçe Ziraat Odası’nda kayıtlı 10.782 üye vardır. Bayındır’ın Köylere Hizmet Götürme Birliği 36 ve Tarımsal Kalkınma Kooperatifi 21 üyesi ile Bayındır’lılara hizmet vermektedir. İlçede ayrıca TARİŞ’in kurduğu Tarım Kredi Kooperatifi, kayıtlı 7 üyesi ile faaliyet göstermektedir.
Göletlerin bulunmaması, enerji giderlerinde artışa sebep olmaktadır. Fakat ilçenin yıl boyunca tarıma olan elverişli durumu, bu alandaki gücünü koruyor ve önemini arttırıyor. Tarım arazileri, yapıları ve organik içerikleriyle üretim için son derece elverişlidir. Bu nedenle de ithalat ve ihracat potansiyeli yüksektir. Gelen ziyaretçilerin konaklaması açısından otel, motel, tatil köyü veya pansiyon gibi kalacak yer bakımından yetersizlik, giderilmesi gereken başlıca sorunlar arasında bulunuyor.
Bayındır’ın çiçek çeşitleri: Dayı gülü, mimoza, akasya, akağaç, ıhlamur, kaya kuduz otu, kokarağaç, gülibrişim, Alman papatyası, aspidistra, kartopu, begonya, akuba, hanım tuzluğu, gelin duvağı, şimşir, Cezayir menekşesi, katalpa, bodur palmiye, dağ muşmulası, servi, mor salkım, karayemiş, kardeş kanı, iğde, funda, okaliptüs, avize çiçeği, kedi tırnağı, arayla, dişbudak, koyun gözü, çayır güzeli, şakayık sarmaşık, Çin gülü, ağaçhatmi, aslanağzı, meşe, defne, lavanta, hanımeli, kurtbağrı, papatya, ateş çiçeği, mahonya, manolya, tesbih ağacı, buz çiçeği, ortanca, çivit, mersin, zakkum, Amerikan sarmaşığı, sardunya, şebboy, fırça çiçeği, petunya, fil bahri, hurma ağacı, çam varbana, kotanez, pitospurum, çınar, kavak, süs eriği, horoz ibiği, leylandi, süs narı, ateş dikeni, sumak, yalancı akasya, mazan milisa, kuşdili, söğüt, mürvel, lavantin, rozet yer minesi, damkoruğu, bahçe kül çiçeği, yalancı karabiber, keçi sakalı ve süs lahanası.
Gittikçe gelişen planlı organizasyonlar sayesinde her yıl düzenlenen festivale olan ilgi artıyor. Çiçek festivali, Bayındır’ın tanıtımında ve ekonomik anlamda büyümesinde etkili oluyor. Firmalarda daha çok aile içi şirketleşme şeklinde görülen yapı, ülkenin ekonomisiyle doğru orantılı olarak yürüyor. Bayındır halkı bilinçli hareketi sayesinde kendi ürünü olan çiçeklerini dünya pazarına sunarak, uluslararası büyük ticaret anlaşmalarına imza atması mümkündür.
Çiçekçilik sektörünün gelişimiyle birlikte üreticiler, kooperatif çatısı altında birleşmiştir. Artan üretimin daha iyi değerlendirilmesi düşünülerek 1999’daki ilk çalışmalar, 2000 yılında resmiyet kazanmıştır. Başlarda 15-20 kişiyle bir araya gelen üreticiler, küçük bir barakada buluşmuşlar. Çeşitli siyasi engellerden piyasa koşullarına kadar tüm olumsuzlukları üzerinde hisseden grup, çalışmalarından vazgeçmemiş. İstanbul, Bursa ve Trakya’nın çeşitli bölgelerinde satış çalışmaları yürütmesine rağmen, destek bulamadıklarından dolayı arzu ettikleri başarıyı yakalayamamışlar. Fakat çalışmaların belediyelerle olan görüşmeleri sonunda, sözleşmeli anlaşmalar ve doğrudan alımlarla gereken tanıtımlarını yapmayı başararak, hak ettikleri yeri bulmuşlar. Bayındır Çiçekçiler Koop. adıyla tanınan kurum, çalışmalarını çok daha organize yürütülebiliyor. Çalışmalar konusunda genel toplantılar düzenlenerek üreticilerin kendi aralarında sorunlarını tartışmaları, problemlerine çözüm arayışları ve pazar payında dengeli dağılımları, bu şekilde daha mümkün olmaktadır.
Ege Üniversitesi - Bayındır Meslek Yüksek Okulu
“Bölgesel Kalkınmaya Katkıda Bulunmak” istiyorlar1997 yılında kurulan okul, 2000 yılında Bayındır Belediyesi’nin bağışladığı 1420 m2’lik kapalı binasında öğrencilerine eğitim veriyor. Bayındır bölgesinin üretim koşullarına göre düzenlenmiş bölümler sayesinde, öğrenciler çalışacakları alanı daha yakından tanıma fırsatı buluyor. Ayrıca Bayındır Meslek Yüksek Okulu, “Bölgesel Kalkınmaya Katkıda Bulunmak” amacıyla, yakın çevresinde tarımla uğraşan kurum veya kuruluşların peyzaj düzenlemelerinde yardımcı olma hayalinde. Yüksekokulun bilimsel çalışmaları ve tarım teknolojisini izliyor olması, bu sektörün içinde yer alan yatırımcılara büyük kolaylık sağlıyor.
Üniversitenin ders programları ise şöyle;
-Peyzaj Uygulamaları ve Süs Bitkileri
-Seracılık
-Tekstil
Bayındır’da pazarcılar, içten ve sıcakkanlı
Yakın çevrenin yöresel halkı ve köylüleri, Cuma günleri kurulan Bayındır halk pazarına, kendi el emeği ürünleriyle katılıyor. Bayındır halkı, doğal ürünlerden yana. Organik, inorganik gibi kavram karmaşasını henüz yaşamayan halk, “sebzenin ve meyvenin hoş kokusu ve lezzetli tadını alamadıktan sonra, ne yapalım güzel görüntüsünü” diyerek, doğallıktan yana olduklarını her fırsatta dile getiriyor.
Yakın tavırları ve sıcakkanlılıklarıyla, konuklarına yabancılık çektirmiyorlar. Pazarlama mantıklarında yalana yer yok. Zaten ürünlerinin hemen hemen hepsi doğal diyebiliriz. Neyi biliyor ve düşünüyorlarsa, açıkça ifade ediyorlar. Çünkü alışveriş yapan müşterilerini günü birlik değil, daimi olduğunun farkındalar.
Bayındır Halkının Şivesi
Bayındır şehir merkezinde yaşayan halkın, yöreye özgü farklılığıyla dikkat çeken bir şivesi yok. Daha çok kırsal bölgelerde yaşayan ve tarımla uğraşan halkın bölgeye özel farklılık gözlenebilir. Kelimeleri sanki dilde çiğnercesine konuşuyorlar. Kullanılan kelimelerden bazıları şöyle: Gari (bundan böyle, artık), karazorla (çok zorda kaldığım halde yaptım), sak sak (yapış yapış), purşumak (solmak, buruşmak, meyvenin içinin geçmesi), Dalgan (ısırgan otu), yabana gitmesin (boşa gitmesin).
Bayındırın kadınlarının anlatımlarından derlenen sofralıklar: Terbiye (Düğün yemeği olarak biliniyor. Malzemeler: et, nohut, küçük soğan), Keşkek (Düğün yemeği olarak biliniyor. Buğdayı ezmek kas gücü gerektirdiğinden, kazanda buğdayı sopayla erkekler dövermiş. Malzemeler: Tavuk eti, buğday), Pişmiş Turşu (patlıcan, biber ve sarmaşık haşlanarak yapılıyor. Sirke veya limonla servis ediliyor), Patlıcan Balığı (Patlıcan ince ince doğranarak una bulanıp kızartılıyor), Çamur Peyniri (ıslak görünümlü olduğu için bu isim verilmiş), Uluk Katmer (kıyma, soğan ve maydanozla iç maddesi hazırlanıyor. Sulu hamura bulanıp katlanarak, sac üzerinde pişiriliyor), pişi (genel anlamda lokma olarak tanınan hamur kızartmasının susamlı hali), kabak çiçeği dolması (kabak sebzesinin yetiştiği bitkide açan çiçeklerden hazırlanan bir dolma çeşidi), ot kavurma (mevsimlik tüm otlar karışık olarak bir araya getirilip yağda kavrularak hazırlanıyor), Etli Ekmek, kalburabastı (eleğe bastırılarak şekillendirilen bir tatlı çeşidi), şambali (irmik, yumurta ve yoğurttan hazırlanıyor)
Bayındır bölgesine özgü yeşillik çeşitleri: Börülce (fasulyegillerden), Sarmaşık (genelde dağlarda ve yol kenarlarındaki otların dibinde bulunan, dikenli bir bitki. Yumurtalı veya sade kavrularak servis edilebildiği gibi, pişmemiş halde yoğurtla karıştırılarak da yenebiliyor.), kuzugöbeği mantarı (Fiyatı oldukça pahalı. Çünkü çok fazla bulunmuyor. Genelde sıcaktan kavrulmuş veya yanmış otlar arasında daha çok görülüyor), turp otu (ovalarda yetişiyor, yağda kızarma veya haşlama şeklinde pişirilebiliyor), ebegümeci, dereotu.
Herkes Kendi Sabununu Kendi Üretiyor
Dağları zeytinliklerle kaplı Bayındır’da, el yapımı sabunların çevrede pek satılmadığını görünce şaşırıyorsunuz. Fakat hemen herkesin zeytin dalına dokunacak kadar zeytinliklerle bağı olduğunu öğrenince, işin sırrını çözüyorsunuz. Çünkü Bayındır halkı, kendi sabununu kendisi üretiyor. Üretimden kalan zeytinlerin posalarını kullanarak, kostik adlı kimyasal maddeyle karışım elde ederek sabun hazırlıyorlar. El yapımı sabun, fabrika üretimi yapımlardan öyle farklı ki, bunu ancak kullanan bilir. Banyoda kullanırken, cildinizdeki ferahlığı fark ediyor ve adeta hafiflediğinizi hissediyorsunuz. Deriyi beslediği ve kırışıklıkları önlediği bilindiğinden, özellikle farklı bölgelerde yaşayan kadınların mumla aradığı bir sabun çeşididir.
Dört Bir Tarafa Yayılır Kumruların Ahenkli Sesleri
Ege bölgesinin her yerinde, güvercin türlerinden olduğu bilinen kumruları görmek mümkün. Standart güvercinlerin gurultu şeklindeki seslerinden farklı olarak, guguklu saatin zamanı bildiren yapay kuşuna özdeş bir sesle, kumrular tatlı bir nakarat havasında şakırlar. Bayındır’da güneşin doğuşuyla beraber, eşlerine sadık kumrular ortaya çıkar. Dört bir yana yayılan ahenkli sesleri, insanın ruhunu dinlendirir. Sanki ruhsal bir terapinin doğal ilacı gibidir kulakta çınlayan sesleri.
Bayındır’a bir gün yolunuz düşerse, o tertemiz havasından sonuna kadar faydalanın. Halkın kendi ürettiği sabunu ve zeytinyağını edinerek, evlerinizde kullanmak üzere stok yapın. Çiçeğin kenti Bayındır’da, çiçeğin güzelliklerini tekrar hatırlatmaya bile gerek yok. Çünkü Bayındır bölgesine gelir gelmez, çiçekler kendini size hatırlatacaktır.
Emre Türker
Not: Fotoğraflar tarafımdan çekilmiştir.
Kaynakça: Mehmet Serhan Tayşi (Mart 2009); Ali Emiri'nin İzinde - Timaş Yayınları,
Bayındır Kaymakamlığı (Nisan 2003); Tarihi, Turizmi ve Köyleriyle BAYINDIR,
Bayındır Belediyesi Tanıtım Kitapçığı,
Bayındır Belediyesi, Bayındır esnafı ve Bayındır halkına katkılarından dolayı teşekkürler.
Bak bu hep kafama takılıyordu.
YanıtlaSilGerçekten Bayındır adında birçok yer var ülkemizde.. Önemli bir bilgiydi..
Postun devamını sonradan farkettim.
Aslında her yönüyle harika bir yer.
Çok kapsamlı bir tanıtım olmuş.
Ve sen gerçekten iyi bir kültür elçisisin Bemolcüm...
Teşekkürler....
Zeugma… Birçok yazıda devam butonunu kullanmıyordum ama bazılarında gerektiğini düşünmeye başladım. Mesela bu kadar uzun bir gezi yazısını pek çok kişi okumayabilir. Sadece meraklılarına hitap ettiğinden, böyle bir uygulamaya giriştim.
YanıtlaSilO kadar çok yerleşim bölgesi var ki, isimlerin genelde ikamet etmiş boyların, olayların ve yaşanmışlıkların bıraktıkları izler olunca, eş isimlerin olması gayet normal diye düşünüyorum. Araştırmayı tamamlamak, yaklaşık 2 haftamı aldı diyebilirim. Daha görmediğim ve anlatmadığım çok yer var ama benden bu kadar :)
Zeugmacım, değerli cümlelerinle şımartıyorsun beni…
Merhaba Emre, İzmir Ödemiş li bir eşle evli olmamdan dolayı Bayındır ı da çok iyi bilirim. Yazılarını okuyunca hemşericilik damarlarım kabardı birden. Şimdi ne güzeldir oralar. Her taraf çiçek, yeşil, zeytin ağaçları...
YanıtlaSilSen oralımısın diye sormadan edemeyeceğim. Çok güzel olmuş tanıtım yazısı...Hoşçakal.
Bir Bayındırlı olarak birilerinin merak edip bayındırı böyle araştırması hatta hakkında yazı yazması çok hoşuma gitti:)
YanıtlaSil30 nisan-2mayıs tarihlerinde Bayındır'da çiçek şenliği olacak (bu yıl 13.sü yapılıyor)
bekleriz:)
zühra… Buralı değilim, 13. Uluslararası Çiçek Festivali etkinlikleri kapsamında, işlerin organizyonu için geldik. Festivalin basın işlerini yürütürken, Bayındır’ı etraflıca incelemek istedim. Kaynak olarak nette fazla bilgi bulunmadığını görerek, Bayındır’ı öğrenmek ve gezmek isteyenlere, ayrıca Bayındırlılara armağanım olsun istedim.
YanıtlaSilBuranın zeytinleri oldukça yağlı olduğundan, zeytinler yemelik değil, yağlık olarak toplanıyor. Zeytinyağı adeta içilebiliyor. El yapımı banyo sabunlarını görünce, piyasadakilere bakmak artık içimden gelmiyor. Tanıtım yazısına çok ekmek verdim, daha fazla yazmak isterdim ama zamanım yok. Gitmeden yazıya birkaç resim daha ekleyebilirim.
ada… Gittiğim yerlerin karanlıkta kalmış tüm yönlerini, hikâyelerini, folklorunu, tarihi ve turistik yerlerini gezmeyi, öğrenmeyi ve araştırmayı, sonrasında ise paylaşmayı seviyorum. 13. festival etkinliklerinizde buradayım, hatta onun için uğraşıyorum. :)
o zaman festivalde buluşmak dileğiyle;)
YanıtlaSilmerhabalar, tüm bayındırlı arkadaşlarımdan bana yardımcı olmalarını diliyorum. ege üniversitesi bayındır myo kazandım bu sene. ancak kalacak yer problemim var. ev kiraları ne kadar diye netten aradığımda da hiçbirşey bulamadım :( ne yapacağım bilmiyorum. lütfen bu konudaki bilgilerinizi esirgemeyin. teşekkürler..
YanıtlaSil