18 Aralık 2012

Küçük kızın Aşık babası

“““Kapıda karşıladı beni “ba-ba” “baaa-ba” kelimeleriyle, duymaktan en keyif aldığım ses tonuyla. Ne güzel bir gülüştü o.

Annesinin peşinden bir an bile ayrılmazken, ilk defa bu kadar uzun süre benimle birlikte baş başa vakit geçiriyordu. Sonra yere uzandı aniden. Yanında istedi beni ve sokuldu kollarımın arasına. Bir şeyler anlatmaya çalışıyordu ve ben, her kelimesinden yeni manalar çıkarmaya çalışıyordum.”””

----------

Babalık duygusu bir erkek için ilk zamanlar çok derinlik ifade etmez. Çünkü bir baba, doğumdan sonra bir annenin bebeğine olan bağlılığını hissedemez. Taaa ki, bir zaman sonra, onunla yakınlık kurana dek. Öyle ki, artık o babanın aklında kendisiyle ilgili ayrıntılar, çocuğunun hayatına adadığı süre içinde, buğulaşan camın ardında kalan sisli görüntüden ibaret...
 
Evden ayrılırken, küçük kızın defalarca gözyaşı dökmemesi için gizlice kaçıvermek vardır ya, nasıl bir suçluluk hissidir o. Yürek burkulur, nefes daralmaya başlar. Dönüş için planlar o andan itibaren yapılmaya başlanmıştır bile.
 
Yolda yürürken babanın aklında, küçük kızından kalan gülüşler vardır. Kalabalık bir halk otobüsüne bindiğinde, kirli camdan dışarıyı izlerken aslında bakarkör vaziyette, küçük kızını görmektedir. Aklın bir zaman önceki kaydedilmiş görüntüleri sonrası yeniden play tuşuna basılmış ve onunla yaşanmış kareler, rengârenk oynamaya başlamıştır hayatın arasında açılan pencereden.
 
Emre Türker